3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmüne göre zilyedliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilemeyen hallerde zilyedin kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir.
Taşınmaz, davacıya muristen intikal ettiğine ve intikal tarihi ile dava tarihi arasında iktisabı sağlayan sürenin geçmediği belirlendiğine göre, 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 26.07.1972 tarihinden itibaren açılan dava sonunda mirasçılar ve davacı zilyed adına bu yolla yada tapulama veya kadastro yoluyla tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu, Kadastro ve Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüklerinden sorulup belirlenmesi gerekir.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.11.2000 gün ve 1996/130-2000/113 sayılı kararın incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 14.6.2001 gün ve 2565- 5037 sayılı ilamı ile;
…Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilamında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmüne göre zilyedliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilemeyen hallerde zilyedin kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir. Taşınmaz davacıya muristen intikal ettiğine ve intikal tarihi ile dava tarihi arasında iktisabı sağlayan sürenin geçmediği belirlendiğine göre, 1617 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 26.07.1972 tarihinden itibaren açılan dava sonunda mirasçılar ve davacı zilyed adına bu yolla yada tapulama veya kadastro yoluyla tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu, Kadastro ve Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüklerinden sorulup belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mahkemece bunlardan zuhul ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmiş olması isabetsizdir… gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden oybirliği ile BOZULMASINA. (Y. HGK. 18.12.2002 T. – 708 E/1059 K)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.