Tapuda Sahte Vekaletname ile Yapılan İşlem… – Tazminat Davası

Tapuda Sahte Vekaletname ile Yapılan İşlem... - Tazminat Davası

  1. Kat mülkiyetine tabi bağımsız bölüm A adına kayıtlı iken, A’ya ait kimlik bilgileri kullanılarak düzenlenen sahte noter vekaletnamesi ile gerçekleştirilen tapu intikalinde zarar, tapu sicilinin tutulmasından değil, sicilin düzenlenmesine etken olan vekaletnameden kaynaklanmaktadır.
  2. Hazinenin sorumluluğu tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmakta olup, kusursuz sorumluluktur. Ancak hazine, uygun illiyet bağının kesildiğini ispat zorundadır.
  3. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için;
    • Zarar görenin ağır kusuru,
    • Üçüncü kişinin ağır kusuru, suçluluğu,
    • Mücbir bir halin varlığı, gereklidir.
  4. Sahte vekaletname ile intikalde üçüncü bir kişinin hukuka aykırı suç teşkil eden eyleminin bulunduğu açık olmakla hazinenin kusursuz sorumluluğundaki illiyet bağı koşulunun olmadığı ortaya çıkmaktadır (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 1007).

Davacı M. ve Ira vekili tarafından, davalı Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine 14.10.2002 gününde verilen dilekçe ile tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluk nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 1.7.2004 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacı, davalı idareden tapu kütüğünün tutulmasından dolayı uğradığı zararın giderilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece eylemin tapu sicilinin tutulmasında kusurlu davranılmaktan ileri geldiği, böylece davacının zarar gördüğü belirtilerek tazminata hükmedilmiştir.

Dosyadaki kanıtlara göre tapuda cinsi mesken olan ve kat mülkiyeti kurulmuş bulunan bağımsız bölümün İ. adına kayıtlı iken 24.2.2000 tarihinde davacılara satış yolu ile devredildiği görülmektedir. Durumu öğrenen gerçek tapu maliki İ. tarafından davacılar M. ve Ira aleyhine açılan tapu iptali ve tescili davası sonucunda, satışın gerçek malike ait kimlik bilgileri kullanılarak noterden sahte olarak düzenlenmiş vekaletnameler ile yapıldığı belirlenerek kaydın iptaline ve gerçek malik olan İ. adına tesciline karar verilmiş karar temyiz incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşmiştir.

Yukarıda açıklanan olgular itibariyle usulsüz işlemin noterde sahte olarak düzenlenmiş vekaletnameden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla zarar tapu sicilinin tutulmasından değil, sicilin düzenlenmesinde etken olan vekaletnameden kaynaklanmaktadır. Türk Medeni Kanun’un 1007. madde maddesinde sorumluluğun, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklandığı belirlenmiştir. Maddede öngörülen sorumluluk, kusursuz sorumluluktur. Diğer bir anlatımla zarar gören davalının kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Davalı da kusuru bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamak zorundadır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun bulunması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya hakkında zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Somut olayda zarar gören davacının illiyet bağını kesebilecek ölçüde kusurunun olmadığı yine öngörülmeyen bir durumunda bulunmadığı görülmektedir. Ne var ki gerek savcılık soruşturmasında, gerekse tapu iptaline ilişkin dava dosyasında zararlandırıcı sonucun ortaya çıkmasında bir üçüncü kişinin hukuka aykırı eyleminin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu kişinin suç teşkil eden ve ağır kusuru oluşturan eylemi açıktır. Şu haliyle sorumluluğu gerektiren illiyet bağının kesildiği kabul edilmelidir. Yapılan bu açıklama itibarıyla olayda zarar, hukuka aykırı eylem bulunmakta ise de kusursuz sorumlu olan davalının sorumluluğunu gerektirecek uygun illiyet bağının bulunmadığı görülecektir. Aksi bir sonuç kusursuz sorumluluğun ötesinde bizi sebep sorumluluğuna götürür ki davanın dayanağını teşkil eder. Medeni Kanun’un 1007. maddesi sebep sorumluluğunu öngörmemiştir.

Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde davalının sorumluluğundan söz edilemez. Davanın reddedilmek üzere bozulması gerekmiştir.

Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle oybirliğiyle BOZULMASINA. (Y. 4.HD. 30.05.2005 T. – 11409 E/5780 K)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder