Tapu Tespiti, Zilyetlik, Harici Satış – Tescil Davası

Tapu Tespiti, Zilyetlik, Harici Satış - Tescil DavasıTaşınmazların öncesi tapulu olduğuna göre tespitten sonra yapılan harici satış Medeni Kanun’un 706. maddesi hükmü karşısında geçerli sayılmaz. Ortada bir satış olmadığına göre olayda 712. madde uygulanamaz. Ancak Medeni Kanun madde 713 koşullarının araştırılması gerekir.

İ. ve S. Ç. ile B. ve S. V. aralarındaki tapu iptal ve tescil davasının reddine dair Mahalli Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 28.11.1989 gün ve 302 – 5344 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmak¬la dosya incelendi gereği düşünüldü:

Hüküm davacılar tarafından 229, 338, 262, 473 vc 920 numaralı parseller bakımından temyiz edilmiştir. Davacılar, bu parsellerin önceki tapu kaydına müsteniden tapulamaca murisleri A. Ç. ile davalı gerçek kişilerin murisi A. V. adlarına tespit ve tescil edildiğini, kendilerinin tespitten sonra tescilden önce A. V.’nın bu taşınmazlardaki payını devir aldıklarını, 1954 tarihinden dava tarihine kadar taşınmazların tümünü çekişmesiz ve aralıksız malik sıfatıyla tasarruf ettiklerini, bu sebeple A.V. adına olan paya ait kaydın iptali ile taşınmazların adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Uyuşmazlık bu taşınmazlardaki A. V.’nin hissesi ile ilgili bulunmaktadır. Taşınmazların öncesi tapulu olduğuna göre, tespitten sonra yapılan harici satış Türk Medeni Kanunu 706 maddesi hükmü karşısında geçerli sayılmaz. Ayrıca dayanılan senet, HUMK.nun 297. maddesine uygun şekilde düzenlenmemiştir. Bu bakımdan senet ispat aracı da sayılamaz. Ancak davacılar A.V.’nın ölüm tarihinden itibaren iktisap şartlarına uygun şekilde geçen zilyetliklerinin bulunduğu, bu itibarla A.V. adına olan tapu kaydının hukuk değerini yitirdiğini de ileri sürmüşlerdir. Mahkemece Türk Medeni Kanun’u 712. maddesinin olaya uygulanması mümkün olmadığı görüşü benimsenmiş ve bu sebeple davanın reddi yönüne gidilmiştir. Gerçekten de, ortada bir satış olmadığına göre Medeni Kanun’un 638. (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 712) maddesinin olaya uygulanması mümkün değildir. Ancak, Medeni Kanun’un 639/2 (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 713/2) maddesi karşısında aynı şeyi söylemek mümkün bulunmamaktadır. Bu madde hükmüne göre satış gibi bir sebebe dayanılması gerekmediği gibi, zilyetliğin iyi niyete dayanması da şart değildir. Pay sahibi A.V. 1.6.1955 tarihinde olmuş olup, tapulama tutanakları 23.3.1955 tarihinden itibaren iktisap koşullarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekmektedir. Bilirkişi ve tanıklar davacıların çekişmesiz ve aralıksız malik sıfatıyla sürdürülen zilyetliklerinin 1954 yılında başladığını, dava tarihine kadar devam ettiğini bildirmişlerdir. Bu açıklamaya göre, ölü A.V.’ye ait tapu kayıtları hukuken değerlerini yitirmişlerdir. Davacılar bu taşınmazlardaki payların bu sebeple kendi adlarına tescilini talep etmek hakkına sahip olmuşlardır. Dava tarihine, davacıların bu paylara ilişkin olan mülkiyet hakları gerçekleşmiş bulunduğuna göre A.V. uhdesindeki pay kayıtlarının iptal edilmesi gerekmektedir. 262 parsel Adalet Bakanlığı’nca cezaevi yeri için kamulaştırılmış bulunduğuna göre, Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi uyarınca bu taşınmazdaki A.V. hissesine ait kaydın iptali yönüne gidilemeyerek ve sadece bu payın mülkiyet hakkının davacılara ait olduğuna karar verilmelidir. 920 parsel 538 parselden ifrazen yine davalıların murisi A. adına tapuya kaydedilmiştir. 53S parselde A. paydaş bulunduğuna göre bu parsel için de zilyetliğin başlangıcının kayıt sahibi A.’nın ölüm tarihi olan 1.6.1955 tarihi olarak kabulü gerekir. Diğer parseller için de durum aynıdır.

262 parsel hakkında davacıların mülkiyet hakkının sübutuna diğer parsellerdeki A.’nın payının Medeni Kanun’un 713/2. maddesi hükmüne göre iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesi gerekirken değişik düşüncelerle yazılı şekilde hüküm verilmiş olması isabetsiz ve temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, (Y.8.HD. 28.05.1990 T. 518 E. 9377 K.)

Madde 706- Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tabidir.

Madde 712- Geçerli bir hukukî sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve iyiniyetle sürdürürse, onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez.

Madde 713- Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.

Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. 

Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılır. Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.

Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz eden bulunmaz ya da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa, hâkim tescile karar verir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.

Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.

Kararda, tescili istenilen taşınmazın niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara, uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.

Özel kanun hükümleri saklıdır.

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder