ÖZET: 1- Şuf’a davalarında (önalım davası) mahkemenin görevi, satış bedeline tapuda yazılan masraflar eklenerek tayin edilir.
2- Şuf’alı payın dava tarihindeki değeri şuf’a bedeli olarak kabul edilir. Akdin tarafının satış bedelinin daha yüksek olduğunu iddiaya (bedelde muvazaa) hakkı yoktur.
3- Ancak, tapuda yapılan pay satışından uzun süre haberdar olunmadığı iddiasıyla geç açılan davalarda satış tarihi ile dava tarihi arasındaki enflasyon gibi objektif ekonomik değişiklikler sebebiyle değer artışının nazara alınması gerekir.
Taraflar arasındaki şuf’a davasından (önalım davası) dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın görev yönünden reddine daire verilen 29.12.1988 gün ve 1998/775-1629 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 9.3.1999 gün ve 1999/2014-2086 sayılı ilamı ile; (… Dava, şuf’alı payın iptali ve tescili istemine ilişkindir. Mahkeme görevsizlik kararı vermiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. Davacı, davalıya 6.8.1997 tarihinde yapılan pay satışı nedeniyle 18.5.1998 tarihinde açmış olduğu iş bu davayla şufalı payın iptaliyle adına tescilini istemiştir. Davalı şufalı payı tapuda gösterilen bedel üzerinden değil, daha fazla bedelle satın aldığını, davanın süresinde açılmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme taşınmazda keşif yaparak şufalı payın değerini tespitle görevsizlik kararı vermiştir.
Şufa davalarında (önalım davası) mahkemenin görevi satış bedeline tapuda yapılan masraflar eklenerek tayin edilir.
Olayımızda; şuf’alı pay 1.8.1997 tarihinde 11.000.000 TL bedelle davalıya satılmıştır. Dava 18.5.11998 tarihinde açılmıştır. Tapuda yapılan pay satışından uzun süre haberdar olunmadığı iddiasıyla geç açılan davalarda satış tarihiyle dava tarihi arasındaki enflasyon gibi objektif, ekonomik değişiklikler sebebiyle şuf’alı payın dava tarihindeki değerinin şuf’a bedeli (önalım bedeli) olarak kabulü gerektiğine ilişkin içtihadın şuf’a hakkı (önalım hakkı) uzunca bir süre geçtikten sora kullanılmadığı için bu davada uygulama yeri bulunmamaktadır. Kaldı ki davalının bu görüş istikametinde bir savunması da yoktur. Sadece payı tapuda gösterilen bedelle değil daha yüksek bedelle aldığını savunmuştur. Akdin tarafı olan davalının bu yolla ileri sürdüğü savunmasını dinleme olanağı yoktur. Bu durumda davaya bakma Sulh Hukuk Mahkemesinin görevinde bulunduğundan, işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi hatalı olmuştur. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, (YHGK. 20.10.1999 T. 6-882 E. 844 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.