Sözleşmelerin Yorumlanması – Muvazaalı Sözleşme Davası

Sözleşmelerin Yorumlanması - Muvazaalı Sözleşme DavasıDavacı M. vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.4.1981 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil, davalılar vekili tarafından verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesinin feshi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; ferağa icbar suretiyle tescil isteğinin kabulüne ve karşılıklı davanın reddine dair verilen 29.12.1981 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ve karşılıklı davacılar Y. ve arkadaşları vekili tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

Mersin İkinci Noterliği’nce re’sen düzenlenen 31.1.1979 gün 4144 sayılı satış vaadi sözleşmesi ile davalıların miras bırakanı C., Iğdır Köyü Ören Mevkiinde kain ve tapunun 14/a paftası 192 parsel numarasındaki kayıtlı taşınmazındaki 10.000/17650payını M.’ye değişik tarihlerde 50.000 ve en son 31.7.1979 günü 50.000 lira ödediğinde C.’ye mezkur payı geri alma hakkı tanınmıştır. Davacı vekili, mezkur satış vaadi sözleşmesine dayanarak ferağa icbar suretiyle tescil isteğinde bulunmuş ise de, davalılar vekili, anılan sözleşmenin aslında borç olarak alınan paranın teminat olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Borçlar Kanunu‘nun 18. maddesi uyarınca, sözleşmelerin yorumlanmasında kullanılan tabirlere ve isimlere bakılmayarak tarafların gerçek ve müşterek amaçlarını aramak gerekir. Anılan yasa hükmünce, mevsuf muvazaanın varlığı halinde kural olarak tarafların ciddi olarak istedikleri fakat başka bir işlem arkasına gizledikleri sözleşme geçerli olup, tarafların gerçek iradelerine uymayan bir durum varmış gibi göstermek amacıyla yaptıkları işlem, yani muvazaalı sözleşme hükümsüzdür. Taraflar arasında hiçbir hüküm ve sonuç meydana getirmez.

Borçlar Kanunu‘nun 18. maddesi öngörülen kural açısından olay incelendiğinde; aynı noterde aynı gün ve birbirini takiben tanzim olunan iki sözleşme ile tarafların gizli olarak 6 ay vadeli karz sözleşmesi düzenledikleri ve gerçek amaçlarını satış vaadi sözleşmesi adı altında gizlediklerini kabul etmek gerekir. Zira; satış vaadi sözleşmesi, her hangi bir taşınmazın veya o taşınmazın belli payının mülkiyetini iktisap edebilmek amacı ile düzenlenen bir ön akittir. Gerçekten taraflar arasında satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiş olsa idi, M. satış bedelinin 6 ay içinde ödenmesi koşulu ile satın almak istediği payı satış vaadinde bulunan C.’ye grei vermeyi kabul etmemesi gerekirdi.

Bu itibarla, taraflar arasında satış vaadi adı altında gizli olarak karz sözleşmesinin düzenlendiği, Borçlar Kanunu‘nun 18. maddesi uyarınca bu gizli sözleşmenin geçerli olduğu, karz sözleşmesine dayanılarak ferağa icbar suretiyle tescil istenmeyeceğini ve bu nedenle davanın dinlenme olanağı bulunmadığı nazara alınmadan aksine bazı görüş ve düşünce ile yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırıdır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ve karşılık davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (Y.14.HD. 18.05.1982 T. 2485 E. 3186 K.)

ÖZET: Sözleşmelerin yorumlanmasında kullanılan deyim ve adlara bakılmayarak gerçek ve müşterek amaçlarını aramak gerekir. (818 sayılı Borçlar Kanunu madde 18) (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 19)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder