Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine, borçlanılan bir paranın teminatı olarak başvurulmaktadır. Borç alınan para satış bedelini oluşturur ve bu bedel, belirli vadede geri verilirse satış vaadinin hükmünün sona ereceği kabul edilir. Satış vaadi sözleşmesi, tarafların gerçek iradelerini yansıttığı için muvazaa söz konusu değildir.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile ilgili olarak Medeni Kanun madde 873/2’de “Borcun ödenmemesi hâlinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersizdir” denmektedir. Taşınır satış vaadi sözleşmesi ile ilgili olarak ise Medeni Kanun madde 949’da “Borcun ödenmemesi hâlinde rehinli taşınırın mülkiyetinin alacaklıya geçmesini öngören sözleşme hükmü geçersizdir” denmektedir. Yani rehin konusu borcun ödenmemesi durumunda alacaklının mülkiyeti edinememesi hükümleri ile kanun, rehin vereni korumaktadır.
Alınan borcun teminatı maksadıyla yapılmış olan gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, rehinli alacak muaccel olduktan sonra yapılmışsa geçerli olur. Çünkü bu aşamada rehin veren, alacağın paraya çevrilmesi veya rehin alana devri arasında tercih yapmak durumundadır. Fakat ödünç verilen paranın güvence altına alınması maksadıyla hazırlanan ve bu durumun sözleşmede açıkça belli olduğu satış vaadi sözleşmelerine dayanarak, ferağa zorlama ile gayrimenkulün hükmen tescili istenemez.
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.