Taşınmazın fiili kullanma biçimi müşterek paydaşları arasında varılan anlaşma ile belirlenmiş ise bu kullanma biçimine uymak zorunludur.
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece davanın kısmen reddine dair verilen karar süresinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Yanlar, dava konusu 861 ada 74 parsel sayılı taşınmazda paylı mülkiyet (müşterek mülkiyet) üzere paydaş olup, dava dışı başka paydaşlar da vardır. Anılan parselin bir bölümü hakkında açılan işbu el atmanın önlenmesi ve yıkım davası, mahkemece kısmen kabul, kısmen reddedilmiş; karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür bir uyuşmazlık kural olarak Medeni Kanun’un müşterek mülkiyeti düzenleyen hükümleri uyarınca çözümlenebilir; ancak, taşınmazın eylemli kullanma biçimi paydaşları arasında varılan anlaşma ile belirlenmişse, belirlenen kullanma biçimine uygun hareket edilmesi zorunludur. Yine taşınmazda açık ya da kapalı eylemli kullanma biçiminin oluştuğunun kabul edilebilmesi için tüm paydaşların payına isabet eden miktardan az veya çok zeminde belirli bir yeri kullanması ve bu fiili durumun bütün paydaşlar tarafından kabul edilmesi yada en azından uzun süreden beri böyle bir kullanma şekline ses çıkarmamak suretiyle benimsenmesi gerekir. Paydaşlardan birinin ya da bazılarını böyle bir anlaşmaya (açık veya kapalı) aykırı davranmaları diğer paydaş veya paydaşlara bunun önlenilmesini dava ve talep etme olanağını sağlar.
Somut olaya gelince; tarafların ibraz ettikleri parselasyon krokilerinin bağlayıcılığı belgelenmiş, kullanma biçimi yönünden yeterli araştırma yapılmadan sonuca gidilmiştir. Noksan soruşturma ile yetinilerek kurulan hükümde isabet yoktur. O halde, yerinde yeniden keşif yapılıp, yanların gösterecekleri deliller (tanık dahil) eksiksiz toplanarak ya da satıcıların (bayilerinin) iştirakleriyle oluşturulmuş ve onları bağlayan eylemli kullanma biçimine ilişkin bir anlaşmanın bulunup bulunmadığı; varsa anlaşamaya göre, çekişmeli bölümün hangi paydaşın payına karşılık olarak bırakıldığı açıkça saptanmalıdır. Böyle bir anlaşmanın bulunmadığının ortaya çıkması durumunda da davacı paydaşın taşınmazdan yararlanmasının tamamen engellenip engellenmediği, diğer bir deyişle intifadan men olgusunun olayda gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli ve varılacak sonuç çerçevesinde hüküm kurulmalıdır. Yerel Mahkemenin değinilen ilke ve olguları karşılayacak kapsamda hükme yeterli bir inceleme ve uygulama yapmadan sonuca gitmesi ve yazılı şekilde karar vermesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, (Y.1.HD. 03.04.1995 T. 3469 E. 4827 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.