Orman Sınırlarının Tespiti – Tespit Davası

Orman Sınırlarının Tespiti – Tespit DavasıOrman kadastrosu yapılan bölgelerde, bir yerin orman sayılan yerlerden bulunup bulunmadığının, sınırlandırma harita ve tutanağının yerel ve uzman bilirkişiler aracığıyla mahalline uygulanması suretiyle tespiti zorunludur.

Taraflar arasındaki tespite itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa Kadastro Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 31.10.1990 gün ve 415- 262 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 13.12.1990 gün ve 16834-15233 sayılı ilamıyla;

… Orman sınırlandırması ve kadastrosuna bağlı tutulan bölgelerde bir yerin orman sayılıp sayılmadığı orman sınırlandırma harita ve tutanağının yerli ve uzman bilirkişiler marifetiyle yerine uygulanması yoluyla saptanır. Mahkemece bu doğrultuda inceleme ve uygulama yapılmış ve çekişmeli taşınmazın orman tahdidi harita ve tutanağı dışında olduğu belirlenmiştir. Uygulama ve bilirkişi düşüncesi yeterlidir. Bu durumda orman idaresinin davasının reddine taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir… gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

Dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 1979 yılında, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve bu Kanuna üç ek madde ile bir geçici madde eklenmesine dair 1744 sayılı Yasanın yürürlük dönemi içerisinde, orman sınırının tespiti yapılmak üzere orman tahdit komisyonunca faaliyete geçilmiş ve sınırlama 24.3.1982 tarihinde itirazsız kesinleşmiştir.

Davacı Orman İdaresi tarafından, 1988 yılında tapulamaca Hazine adına çalılık niteliğinde olduğu belirtilerek tespiti yapılan 47 sayılı dava konusu taşınmazın, 1744 sayılı Yasaya göre sınırlaması yapılıp kesinleşen orman sahası içerisinde kaldığı iddiasıyla temyize konu dava açılmıştır.

Mahkemece yapılan keşifte, çekişmeli taşınmazın, orman kadastrosunun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Yasa çerçevesinde tamamlanıp itirazsız kesinleşen orman sınırının dışında kaldığı kesin olarak saptanmıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki, orman kadastrosu yapılan bölgelerde, bir yerin orman sayılan yerlerden bulunup bulunmadığının, sınırlandırma harita ve tutanağının yerel ve uzman bilirkişiler aracığıyla mahalline uygulanması suretiyle tespiti zorunludur.

Orman İdaresinin çekişmeli taşınmaz üzerindeki orman kadastrosu sınırına göre çözümlenmesi gerekir.

Nitekim, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22. maddesinin son fıkrasında tahditleri yapılarak kesinleşmiş ve tescil edilmiş ormanlara ait kayıt ve belgelerin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılacağı hükmü getirildiği gibi; 4. maddesinin 3. fıkrasında da, orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulması gerektiği hükme bağlanmıştır.

Bu durumda, yukarıda açıklanan kurallara değinen ve Hukuk Genel Kurulunca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, bu nedenle bozulmalıdır.

Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, (YHGK. 16.10.1991 T. 7-389 E. 503 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder