ÖZET: Türk Medeni Kanununun 684. maddesi hükmü gereğince taşkın kısmın davalıya ait 502 parseldeki muhdesattan ayrı düşünülmesine olanak yoktur. Kaldı ki restoran olarak tasarruf edildiği saptanan taşkın yapının davalı dışındaki biri tarafından işletiliyor olmasının da davalıyı sorumluluktan kurtaramayacağı açıktır.
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı hazine, dava konusu köy boşluğuna davalıların elatmasının önlenmesi, muhdesatların yıkımı ile Hazine adına tescilini istemiştir. Davalılardan Z., tecavüzcü olmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı Z.’nin taraf sıfatı olmadığı gerekçesiyle aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmiştir. Karar davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi Ü.A. raporu okundu, düşüncesi alındı. Doysa incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
KARAR: Dava, köy boşluğuna elatmanın önlenmesi, yıkım ve tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, dava konusu taşınmazın tescil harici yer olduğu, bitişiğinde davalı Z. adına kayıtlı 502 parselin bulunduğu, mülkiyeti davalı Z.’ye ait 502 parseldeki muhdesatın köy boşluğuna taşkın olduğu iddiasıyla eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, dava Z. yönünden husumetten red kararı verilmişse de, mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi rapor ve krokilerinden A ve B ile gösterilen lokanta ve kafenin bir bölümünün davalı Z.’ye ait 502 parselde, bir bölümünün dava konusu yerde kaldığı, yine kadastro harici yerde kalan odunluk ve C, D, E ile gösterilen bölümlerle birlikte kullanıldığı sabittir.
Türk Medeni Kanunu’nun 684. maddesi hükmü gereğince taşkın kısmın davalıya ait 502 parseldeki muhdesattan ayrı düşünülmesine olanak yoktur. Kaldı ki, restoran olarak tasarruf edildiği saptanan taşkın yapının davalı Z. Dışındaki biri tarafından işletiliyor olmasının da davalıyı sorumluluktan kurtarmayacağı açıktır. Ayrıca, anılan yeri işleten şahıs hakkında da dava açıldığının (2010/52 E) bildirildiği de görülmektedir.
Öte yandan 3402 sayılı yasanın 18. maddesine dayalı tescil isteği yönünden de bir karar verilmiş değildir.
Hal böyle olunca, açıldığı bildirilen 2010/52 esas sayılı dava dosyasının eldeki dava ile birleştirilerek davalı Z.’ye ait 502 parseldeki yapının tescil harici yere tecavüzlü olduğu ve yıkım isteği bulunduğu gözetilerek, tüm taraf delillerinin birlikte değerlendirilmesinden sonra davadaki tüm istekler yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü oybirliğiyle BOZULMASINA, (Y. 1.HD. 23.5.2011 4887 E. – 6032 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.