Aynı köyde oturup davalı ile ortakçılık yapan davacının, bu yakın ilişki nedeniyle taşınmazı bilerek aldığının kabulü gerekir.
Taraflar arasında görülen davada; davacılar, 1265 ada 137 parsel taşınmaza ilişkin davalı Yara Esbah ile aralarında görülmekte olan tapu iptal ve tescil davasını sonuçsuz bırakmak amacıyla danışıklı ve kötü niyetli olarak diğer davalıya temlik edildiğinden bahisle kaydın iptal ve tescilini istemişlerdir. Davalılar ise, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine dair verile karar yasal süresi içinde duruşmalı inceleme yapılması isteğiyle davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle, duruşma günü olarak saptanan 05.03.1988 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen vekili Av. M. Emin Demirparmak geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vs. vekili Avukat ile diğer Temyiz edilen Yaşar Esbah gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklaması dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, çekişmeli taşınmazın mülkiyet uyuşmazlığı ile ilgili evvelce sonuçlanıp kesinleşen, davanın davalısı Yaşar Esbah ile diğer davalı Fevzi’nin o dava devam ettiği sırada el ve işbirliği ederek tapuda gerçekleştirdikleri temlik işleminin kötü niyet ve danışık (muvazaa) hukuksal nedenleriyle illetli bulunduğu savına dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davalılar, iyi niyet savunmasında bulunmuşlardır. Mahkemece, kötü niyet ve danışık savının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, tüm dosya içeriği ile dinlenen tanıkların yeminli anlatımlarından davalı Fevzi’nin kendi köyündeki diğer davalı Yaşar’a ait Çiftlik arazisinin öteden beri ortakçılığını yaptığı ve oldukça eskiye dayanan aralarındaki çok yakın kişisel ilişkinin ve ekonomik bağın temlik tarihinde, halen dahi devam ettiği anlaşılmaktadır. Anılan biçimde ve derecede yakın ilişki içinde bulunmanın doğal sonucu olarak davalı Fevzi’nin taşınmazı dava konusu olduğunu bile bile yada en azından bilebilecek durumda olduğu halde kayda dayanarak edindiğinin kabulü gerekir. Aksinin kabulü ise yaşamın olağan akışına ve gerçeklerine ters düşer. Bu nedenle davalı, Medeni Kanun’un 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamaz. Kaldı ki, davalı Fevzi, köyde oturmaktadır. İl merkezine yerleşmek niyeti bulunduğuna ilişkin bir savunması ve Belediye İmar Planı kapsamındaki arsa niteliğinde olan 3976 m2 miktarındaki dava konusu taşınmazı edinmesini haklı ve mantıklı gösterecek bir açıklaması da yok.
Öte yandan çekişmeli taşınmazın tapulama yoluyla satıcı davalı Yaşar adına yapılan tescilin yolsuz olduğu kesinleşen ilamla saptanmıştır. Medeni Kanun’un 1024. maddesinde açıkça vurgulandığı üzere yolsuz tescili bilen ya da bilecek konumda olan üçüncü kişi durumundaki davalı Fevzi bu yönden dahi iyi niyet savunmasında bulunacak durumda değildir. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, kanıtların değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde reddedilmesi isabetsizdir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 03.05.1988 T. 2169 E. 5521 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.