Komşuluk hukukundan kaynaklanan ve zararın giderilmesi için açılan bir davada, toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu, temel hukuk kuralına göre hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanım amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. (Medeni Kanun madde 683, 737)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan el atmanın önlenmesi, kal davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacılar vekili tarafından duruşma, istemli temyiz edilmekle süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davacıların öteki temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ne var ki davalıların binasının dışında bulunan yük taşıma asansörü ve bundan doğan komşuluk hukukuna aykırı davranış yönünden yapılan soruşturmanın ve varılan sonucun doğru ve yasal olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet; geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevler de yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanun’un 618. maddesinde “bir şeye malik olan kimse o şeyden kanun dairesinde dilediği gibi tasarruf edebilir” hükmü getirilmek suretiyle hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı Kanun’un 661. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, çullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun için de zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden, bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Hal böyle olunca, konunun uzmanlarından oluşacak bilirkişi kurulu aracılığı ile yeniden keşif yapılması, zararın ulaştığı boyutun yukarıdaki ilkeler çerçevesinde saptanması, ondan sonra diğer raporlardaki çelişkiyi giderecek ve onları telif edecek biçimde bilirkişilerden ayrıntılı rapor alınması, bunun yanı sıra zararı giderecek önlem ya da önlemlerin raporda ayrı ayrı açıklattırılması, tarafların hak ve yarar dengeleri gözetilip önerilen önlemlerden en uygun ve adil olanına yada olanlarına hükmedilmesi ve böylece uyuşmazlığa sağlıklı bir çözüm getirilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 26.06.2001 T. 5658 E. 7718 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.