Tescilde Hukuksal Nedenin Gerekliliği – Tescil Davası
Ayni haklar, illete bağlı bir muamele sonunda doğar, değişir veya son bulur; sadece mücerret bir tescil mülkiyetin doğumu için yeterli olmayıp, ayrıca geçerli bir hukuksal nedenin de varlığı gereklidir. Davacı vekili, müvekkiline ait 1332 parsel sayılı taşınmazın Milli Savunma Bakanlığı ihtiyacı için 330 m2’lik kısmın kamulaştırıldığını; 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 17. maddesine göre tescil talep edildiğinde, davaya bakan Ankara 5. As. Hukuk Mahkemesinin, yanlışlıkla taşınmazın tamamının Maliye Hazinesi, intifaının da Milli Savunma Bakanlığı adına tesciline karar verdiğini bildirerek, yanılgıya müstenit tescilin iptalini, kamulaştırma işlemine konu 330 m2’lik kısmın üzerindeki irtifak hakkı yerinde bırakılmak suretiyle, taşınmazın müvekkili adına tashihan tescilini istemiştir. Davalı Hazine vekili, davada zaman aşımı bulunduğunu, kesin hüküm nedeniyle de davanın dinlenemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir: Karar, süresinde, duruşma isteğiyle, davacı vekili tarafından temyiz edilip, duruşma isteği, değerine göre reddedilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü: 1332 parsel, 12500 metrekare yüzölçümü olan bir taşınmazdır. Davalı bu taşınmazın (330) metrekarelik kısmı kamulaştırılan parçanın adına tescili için mahkemeye başvurmuştur. Bu başvurma sonunda, Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinden, 16.2.1965 günlü tescil ilamı alınmıştır. Tescile ilişkin olan kararda, “1332 parsel numarasında kayıtlı bulunan tarlanın, kamulaştırma sebebiyle, 6830 sayılı Kanunun 17.maddesine dayanılarak, talep veçhile mülkiyetini Maliye Hazinesine, intifaının Milli Savunma Bakanlığı adına tesis ve tesciline” denilmiştir. 1966/877 esas sayılı tescil dosyasında bulunan belgelerden, davacıya ait olan 1332 parsel sayılı taşınmazın, yalnız 330 metrekarelik kısmının kamulaştırıldığı açıktır. Hazine adına tescil, 6830 sayılı Kanunun 17. maddesine dayanılarak yapılmıştır. İdare, sözü geçen kanun hükmüne dayanarak, tescil isteğinde bulunduğuna göre dava ve hükmün, kamulaştırılan kısımla sınırlı olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olmasına rağmen, mahkemenin, 16.2.1965 günlü ilamına, tapu sicil muhafızlığınca, olduğundan daha geniş bir anlam verilerek, taşınmazın tümünün idare adına tescil edilmesi yanlıştır. Tescil, dayanağı olan belgenin muhtevasını ve sınırlarını aştığı, dolayısıyla hukuki illetten yoksun olduğu için geçersizdir: Medeni Kanun’un konumuzla ilgili ilkelerine, 924 ve 923. maddelerine göre, ayni haklar; illete bağlı muamele sonunda doğar, değişir veya son bulur. Mücerret bir tescil işleminin yapılması, mülkiyet hakkının doğumu için yeterli olmayıp, ayrıca geçerli bir hukuki sebebin dahi mevcut olması gereklidir. 1132 parselin kamulaştırılmayan kısmıyla ilgili bir tescil isteği bulunmadığına; mahkeme kararı, bu taşınmazın tümünün tescilini öngören bir kesinlik ve açıklık taşımadığına, esasen Hazinenin böyle bir istekte bulunmasını haklı gösteren bir sebep ve lüzum mevcut olmadığına göre tescil kararının, davacı taşınmazının ancak kamulaştırılan kısmına ilişkin olduğunu ve kamulaştırma dışı kalan parça hakkında bir hükmü ihtiva etmediğini kabul etmek suretiyle sonuca...
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.