Kanun, iyi niyeti tarif etmediği için iyi niyetin gerekli olduğu birçok durumda bunun çerçevesini ve kapsamını belirlemek de doktrine düşmektedir. Medeni Kanun Madde 1023’e göre iyi niyeti şu şekilde tarif etmek mümkündür: “İyi niyet, bir ayni hak edinimine engel olan hukuki bir noksanı, kusursuz olarak bilmemektir.” Üçüncü şahısların tapu kütüğündeki bir yolsuzluğu biliyor veya bilebilecek durumda ise iyi niyet iddiası dinlenmez. Yani Medeni Kanun, hukuki noksanlığın kusurlu olarak bilinmemesi durumunu bilmeye eşit tutmaktadır.
“Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” Medeni Kanun Madde 1023’teki bu ifadeye dayanarak tapu tescil işlemi, herhangi bir sebeple yolsuz da olsa mülkiyet veya ayni hak edinen üçüncü kişi, iyi niyetli olması şartıyla bu edinimi geçerli olur.
Medeni Kanun Madde 3’te belirtildiği üzere “Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz” der. Dolayısıyla iyi niyet, hakkın doğumuna engel olacak bir konunun, hak elde edilirken kusursuz olarak bilinmemesi ve bilmesi gerekmemesi olarak tanımlanmaktadır. İyi niyet ile kötü niyet birbirinin zıttıdır. Birinin sona erdiği yerde öteki başlar. Kötü niyetli olmayan kişi iyi niyetlidir. İyi niyetli olmayan kişi de kötü niyetlidir. İkisi arasında da ne iyi ne kötü olan bir nötr durumu yoktur. Kötü niyet, “bilmek, bilmesi gerekmek”tir. Bunun dışında kalan her hal iyi niyettir.
Tescil için gerekli olan unsurlar eksik ise veya geçerli değilse tescil işlemi yolsuzdur ve bu şekilde ayni hak elde kazanılmış olmaz. Fakat iyi niyetli üçüncü kişiler için tescilin geçerliliği vardır. Çünkü Medeni Kanun Madde 1023’e göre üçüncü kişilerin ayni hak elde etmesi demek, önceki sahibinin hakkını kaybetmesi demektir (tescilin müsbet hükmü).
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.