1- Belediye imar planı içerisindeki taşınmazların imar–ihya ile kazanılmayacağına dair 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17/son maddesi emredici niteliktedir.
2- Ancak, imar–ihya ile iktisaba olanak tanıyan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 10.10.1987 tarihinden önce ihya nedeniyle hak doğmuş ise bu müktesep hak bertaraf edilemez.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.12.1994 gün ve 1994/750-1063 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 25.1.1996 gün ve 1995/4243 E.-1996/589 K. sayılı ilamı ile (…Dava konusu 1111 parsel sayılı taşınmazın imar ve ihya edildiği dava dilekçesinde açıklanmış, yargılama sonunda da taşınmazın imar ve ihya edildiği kabul edilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17/son maddesine göre il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmazın imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Belediye Başkanlığının 28.11.1994 tarihli karşılık yazısında taşınmazın 3.7.1972 tarihinde onaylanan imar planının kapsamında kaldığı bildirildiğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, emredici Yasa hükmü gözardı edilerek davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava imar ve ihya hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun yürürlüğünden önce veya sonra imar planı kapsamına alınması halinde taşınmazın aynı Yasanın 17. maddesine göre kazanılıp kazanılamayacağı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasasının 17/1. maddesi ile imar ihya yoluyla kazanma olanağı tanınmış ancak aynı Yasanın son fıkrası uyarınca imar planı kapsamında kalan yerlerin bu yolla kazanılması engellenmiştir. Yasanın anılan bu hükmü emredici niteliktedir. Ne var ki, 3402 sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 10.10.1987 tarihinden önce ihyadan doğan hak doğmuş ise bu doğmuş hakkın bertaraf edilmesi amacına yönelik olarak taşınmazın Yasanın yürürlüğünden sonra imar planı kapsamına alınması olgusunun kazanılmış hakkı etkilemeyeceği kabul edilmelidir. Somut olaya gelince; imar ihya olgusu 1955 tarihinde gerçekleşmiş olup taşınmaz imar planına 1972 tarihinde alınmıştır. Bu tarihe kadar süre yönünden taşınmazda kazanma koşulu oluşmadığı gibi 3402 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce imar planı kapsamına alındığından Yasanın emredici engel hükmü ile karşılaşıldığı açıktır. Bu durumda 3402 sayılı Yasanın emredici nitelikteki 17/son maddesi hükmü karşısında ve Hukuk Genel Kurulu’nca benimsenen Özel Daire bozmasına uyulması gerekirken Yasa maddesine ve bozma ilamına yanlış anlam verilerek önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, (YHGK. 26.02.1997 T. 1996/8-749 E. 1997/104 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.