Dolaylı Olarak Komşuya Verilen Zarar – El Atmanın Önlenmesi Davası

Dolaylı Olarak Komşuya Verilen Zarar - El Atmanın Önlenmesi DavasıDavalının, taraf parselleri arasındaki duvarı yükselterek bunun üzerine koyduğu sac çatı kaplamasıyla yağmur sularının davacı taşınmazına akmasına sebep olduğu ve davacının bundan zarar gördüğü iddiasıyla açılan bir zararın giderilmesi suretiyle el atmanın önlenmesi davasında; davacı taşınmazına doğrudan ve eylemli olarak bir el atmanın bulunmadığının anlaşılması halinde, yağmur sularının akması nedeniyle bir zararın meydana gelip gelmediği hususu yeterince araştırılmalı, varlığı saptandığı takdirde, bunun giderim biçimi bilirkişi aracılığıyla tespit edilmeli ve taraflar arasındaki çekişmenin bu biçimde giderilmesine karar verilmelidir. (Medeni Kanun madde 683, 737)

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı, dava dilekçesinde, kayden maliki olduğu 17 parsel sayılı taşınmazına ve buradaki evine, komşu 16 parsel sahibi davalının, parseller arasındaki duvarı yükselterek bunun üzerine koyduğu sac çatı kaplamasıyla yağmur sularının kendi taşınmazına akmasına sebebiyet verdiğini ve bundan zarar gördüğünü ileri sürerek doğan zararın giderilmesi suretiyle el atmanın önlenmesini istemiştir.

Dosya içeriğine, toplanan delillere göre; gerçekten davalının davacıya ait taşınmazına doğrudan ve eylemli olarak bir el atmasının bulunmadığı sabittir. Ancak; iddia edildiği gibi yağmur sularının akması nedeniyle bir zararın meydana gelip gelmediği hususunda yeterince araştırma ve soruşturma yapılmadığı da anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet; geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevler de yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanun’un 683. maddesinde “bir şeye malik olan kimse o şeyden kanun dairesinde dilediği gibi tasarruf edebilir” hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı Kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan komşu taşınmaz maliklerinin sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.

O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun için de zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.

Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeleri kapsar şekilde gerekli araştırmanın yapılması, bir zararın varlığının anlaşılması halinde, bunun giderim biçiminin bilirkişi aracılığı ile saptanması ve bu suretle taraflar arasındaki çekişmenin giderilmesi gerekirken eksik soruşturma ile hüküm kurulması doğru değildir. Hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 30.01.2002 T. 102 E. 990 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder