Taraflar arasındaki şuf’a davasından (önalım davası) dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 8.6.1994 gün ve 1993/886 – 1994/473 sayılı kararın incelenmesi, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 31.10.1994 gün ve 10864-11118 sayılı ilamıyla (… Şuf’alı pay, 16.9.1993 tarihinde davalıya satılmış, dava ise bir aylık hak düşürücü süre içerisinde, 15.10.1993 tarihinde açılmıştır. Mahkemece, davacının taşınmazda çok cüz’i (çok az) bir payının bulunduğunu, bu nedenle dava açmasının iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını ileri sürerek, davayı reddetmiştir. Davacı, payı az da olsa tapuda hak sahibi göründüğüne göre, şuf’a davası (önalım davası) açmasında yasal bir engel yoktur. Yasal hakkını kullanmasını da, kötü niyetli olduğu şeklinde değerlendirmek mümkün değildir. Bu bakımdan, işin esası incelenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi hatalı görüldüğünden, hükmün bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek, direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, (YHGK. 20.12.1995 T. 6-930 E. 1142 K.)
Tapuda hak sahibi gözüken paydaş, payı az olsa dahi, şuf’a davası (önalım davası) açabilir. Kanuni bir hakkın kullanılmasında iyi niyet – kötü niyet söz konusu olamaz. (Medeni Kanun madde 732)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.