Tapulama tutanağındaki belirleme ve taşınmazların su altında kalmadan önce yapılan keşifteki kazanmaya ilişkin şahadet ve ziraatçi raporu gözardı edilerek, niteliklerinin ve miktarlarının belirlenemediği, kazanıldığının kanıtlanamadığı gerekleriyle dava red edilemez.
M.K. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Baskil Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 11.7.1996 gün ve 465/172 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
Davacı, 152, 442 ve 456 parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Hazine davanın reddine karar verilmesini savunmuş, mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Tapulama tutanağına göre 442 parsel 202 parsele uygulanan vergi kaydının miktar fazlası, 456 parsel 147 parselin 20 dönüm miktar fazlası olması nedeniyle Hazine adına, 152 parsel de davacı adına tarla niteliği ile tespit edilmesi üzerine komisyonca itirazının reddine karar verilen Hazine ve S.S.’nin Baskil Kadastro Mahkemesine açtıkları tespite itiraz ve tescil davasının yargılaması sırasında taşınmazın baraj göl suları altında kalması nedeni ile 15.1.1991 gün 289/2 sayılı kararla tespit dışı bırakılmasına karar verilmiş ve bu hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Davacı her üç parselin tespit tarihinden önce 20 seneden fazla süre ile kendisi tarafından koşullarına uygun olarak tasarruf edildiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece her üç parsel baraj göl suları altında kalmış olması nedeni ile niteliklerinin ve miktarlarının belirlenemediği ve kazanıldığının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. DSİ.nin dosya arasında bulunan karşılık yazısındaki bilgilere göre 152 parsel 7.11.1987, 442 parsel 19.2.1986 ve 456 parselin de 20.1.1987 tarihinde baraj göl suları altında kaldığı bildirilmiştir. Bu tarihlerden önce dava konusu taşınmazların başında 13,12.1986 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazların tespit tarihinden geriye doğru 20 yıldan fazla süre ile davacı tarafından ekonomik amacına uygun olarak tasarruf edildiğini bildirmişlerdir. Tapulama tutanaklarındaki belirleme ve taşınmazların su altında kalmadan önce yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık sözlerine göre uyuşmazlık konusu parsellerin davacı tarafından kazanılan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. DSİ.nin karşılık yazısındaki bilgilere göre taşınmazın baraj göl suları altında kalmasından sonra 4.5.1990 tarihinde yapılan keşifte dinlenen ziraatçı uzman bilirkişi taşınmazların o tarihte dahi henüz su altında bulunmadıklarını kültür arazisi niteliğinde bulunan yerlerden olduğunu açıklamıştır. Tüm bu açıklamalar karşısında taşınmazların davacı tarafından kültür arazisi olarak tasarruf edilen yerler olduğu belirlenmiştir. Bu belirlemeler karşısında mahkemenin benimsediği red gerekçesi dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre davanın kabulü ile davacının uyuşmazlık konusu parseller üzerindeki mülkiyet hakkının tespitine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması Yasaya aykırıdır. Davacının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, (Y.8.HD. 06.04.1999 T. 1673 E. 2981 K.)
Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.